Değerli Halk Ozanımız Aşık Ekberi 2020 yılında corana virüsünden dolayı hayatını kaybetmişti.
Halk Ozanı Aşık Ekberi ( Ali Ekber Gülbaş ) ‘yi Ölüm yıldönümü’nde saygıyla anıyoruz.
ALİ EKBER GÜLBAŞ KİMDİR?
Malatya’nın Arguvan İlçesi Çavuş Köyü’nde 1940 yılında dünyaya gelen Ekberi’yi sizlere tanıtmak istiyorum.
Ekberi’nin 4 şiir kitabı var. 1966,1986, 2000 ve 2009’da yayınlanan bütün kitaplarının adı: “Aşk ve Gurbet”… Bu durumun nedenini “Aşk ve gurbet bitmedi ki… Aşk da, gurbet de olduğu sürece –ki bitmeyecek hiç- bundan sonra da çıkacak olan bütün kitaplarımın adı hep aynı olacak. Ozanın aşkı da bitmez, gurbeti de bitmez…” şeklinde açıklıyor Ekberi…
Akıp gitti zaman doldu
Gençlik gülüm açıp soldu
Yaş gidip kemalin buldu
Ne aşk bitti ne de gurbet
Ekberi’inin şiire olan ilgisi Aşık Bektaş Kaymaz’dan etkilenmesiyle başlar. Köyündeki ilkokulu bitirir, çobanlık yapar. İlk şiirlerini ortaokuldayken saman yapraklı bir deftere yazar… İstanbul’a göç eder, pek çok hemşerisi gibi… İstanbul’da yaşam kavgası devam ederken bir yandan da şiir yazmaya devam etmektedir.
Askerlik dönüşü önce Malatya’ya yerleşen ozanımız bir süre sonra yeniden İstanbul’a gelir.
O günlerde Aşık Daimi ile tanışır. Daimi, genç Ekberi’nin şiirlerini çok beğenir.
1965 yılından itibaren Doğan Kılıç’ın çıkardığı Ehlibeyt gazetesinde çalışmaya başlar. Ekberi hem gazetenin dağıtımını yapmakta hem de şiir köşesini yönetmektedir. Ülkenin dört bir yanından gelen şiirlerden uygun gördüklerini yayınlamaktadır. Sefil Selimi, Hüdai gibi ozanların da şiirlerini ilk olarak yayınlayan kişidir Ekberi…
1969 yılında İstanbulTekel’de çalışmaya başlar. Ehlibeyt gazetesine de katkı vermeye devam etmektedir. Bir yıl sonra Malatya Tekel Baş Müdürlüğüne tayin olur. Şiir yine hayatının vazgeçilmezidir. Malatya’da bulunduğu her dönem yaptığı gibi Gayret ve Sebat gazetelerinde de yazmaya devam eder. Aynı yıl içinde Sulhiye Hanım ile evlenirler. Mihmani (1971), Rahmani (1972), Devrim (1975), Zafer (1977) dünyaya gelir.
Tekel’den emekli olduktan sonra, Ekberi Müzik Evi’ni açar. 1991 yılında yeniden İstanbul’un yolunu tutar. İstanbul’da Plakçılar Çarşısı olarak bilinen yerde dükkânını açar.
Yüzlerce şiiri bestelenmiş Ekberi’nin. Bir kısmını kendisi bir kısmını da başka sanatçılar bestelemiş.
Deli Gönül, Arada Bir, Bırakmadı Sevdan Beni, Dermanım Yok, Dert Beni, Bir Zaman, Boynu Bükülü Kaldım, Yar İnsaf İnsaf, Bırak Beni, Sızılar, Mah Yüzüne, Haydi Yolcu, , Yıllar, Toprak Ana, Eğlen Güzel, Gülsene, Be Hey Dünya, Bir Gelin Ağlar, Tatlı Bela, Yetmiyesice, Barışalım, Ben Ölürüm, Sürünesice, Dilimin Ucunda, Gelin, Nazo, Sevdim Seni Malatyalı, Sevdim de Öldüm, Vursaydın, Yar Kokusu Geliyi, Geç Olur, Küsmem, Arguvan’ın Düzüne, Belalı Başım, Gülüm, Tatlı Bela, Geç Kaldın Gülüm, Aşk ve Gurbet, Turnam, Yandım adlı türkülerini aralarında Ali Ekber Çiçek, Sabahat Akkiraz, Kubat, Dilber Ay, Selahattin Alpay, Ahmet Satılmış, Cemal Öztaş, Süleyman Yücedağ, Ahmet Bildirici, Aynur Doğan, Mehmet Balaman, Ali Abbas Aslantürk, Hasan Durak, Mesut Salman, Nur Ertürk, Burcu Doğan, Songül Karlı, Hıdır Göksu’nun da olduğu onlarca sanatçı yorumlamış.
Deli gönül hangi dala konarsın
Ekberi’nin en çok bilinen ve sevilen türkülerinden birisidir “Deli Gönül”…
Deli gönül hangi dala konarsın
Tutunacak senin dalınmı kaldı
Ahu feryat ile niçin yanarsın
Şu dünyada senin malınmı kaldı
Felek seni gafletinden uyuttu
Eşin dostun ne var ise uyuttu
Esti sam yelleri gülün kuruttu
Bülbüller ötecek gülünmü kaldı
Yerin yok yurdun yok nerde kalırsın
Her yüze güleni dostun sanırsın
Bunca derdi sen üstüne alırsın
Dert çekecek senin halınmı kaldı
Ateşlere yanan ey dertli EKBER
Bu dünyanın sonu yalanmış meğer
Bir yarin var idi almış yadeller
Candan başka senin varınmı kaldı.
Bu şiirin/türkünün öyküsünü soruyoruz ozanımıza…
Önce düşünüyor, sonra başlıyor anlatmaya: “Öyküsü içinde… Sözleri herkes kendisine göre değerlendirmeli… Gurbettesin… Yalnızsın… Yüreğimden dökülenler…”
Bu albümde hayatım var
Söz sonunda Gönül Dostları Dilinden Ekberi Türküleri’ne geliyor.
Ekberi, eser seçimindeki tercihleri kendisinin yaptığını belirterek şöyle konuşuyor: “Bazı dostlarımız seçtiğimiz eserleri yorumladılar, bazı dostlarımız şiirlerimi bestelediler. Sonunda da ortaya benim için değerini anlatamayacağım güzellikte bir albüm çıktı. Büyük bir imecenin sonucudur bu çalışma. Bu albümde nefesim, sesim, hayatım var. Arguvan’ım, köyüm, anam, babam, çocuklarım, sevdiğim var. Yıkık evim var. Ben varım…”
Söz köyden açılmışken devam ediyor: “Her sene köyüme geliyorum. Çocukluğum, geçmişim burada. Özlediklerim burada. Gelmezsem eksik kalırım. Bu yıl 14. kez düzenlenecek olan Uluslararası Arguvan Türkü Festivali’nde hemşerilerimle bir arada olacağım için de çok heyecanlıyım. Bugüne kadar aşıklara yaşarken değer verildiği görülmemiştir. Hep öldükten sonra hatırlanırlar. Bildiğim kadarıyla ilk kez bir aşık yaşarken onun türkülerinden oluşan bir albüm yapıldı. Büyük bir gurur. Emeği geçen herkese, sanatçılarımıza, eşime, çocuklarıma teşekkür ederim.”
Türküleri farklı yörelerden sanatçıların yorumladığına dikkat çeken Ekberi; “Şiirlerimde, türkülerimde herkesin kendisinden bir parça bulmasıdır benim için önemli olan. Zaten bu şiirlerin kahramanları halk… Onlar için yazıldı bu şiirler… Her şiirimin benim için ayrı yeri vardır. Kırlardaki çiçekler gibidir. Farklı renkler, kokular verirler. Şiirlerimde bazen Karacaoğlan olur sevgiliye hitap eder, bazen Pir Sultan olur sisteme, düzene, adaletsizliğe isyan eder,” diyor.
Ozanımız 6 yıldır sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.Yaşadığı onca sağlık sorununa karşın yazmaya ve üretmeye devam ediyor.
Ekberi, “Bu kadar dertli türküler, şiirler yazan birisinin de ‘dertli’ olması normal… Bundan sonra da yazmaya devam edeceğim,” diyerek sözlerini albümde kendi sesinden yer alan şiirinden bir bölümle bitiriyor:
Her aşıktan birer zerre bedende
Kırk ölürüm kırk doğarım bir günde
Dertlinin EKBERİ oldum son demde
Hangisiyle yanacağımı bilemem
Acaba Ekberi’nin doğup büyüdüğü evin olduğu sokağa adı verilse güzel olmaz mı?
KAYNAK:
Kadir İncesu / Birgün